Alacağın Temliki (Alacak Devri) ve Dava Konusunun Devri Arasındaki Benzerlikler ve Farklılıklar
Alacağın temliki, Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK m.183-194) düzenlenen, alacaklının kendi alacağını üçüncü bir kişiye devretmesidir. Kanun, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça borçlunun izni aranmaz.
Temlik sözleşmesi geçerlilik için yazılı olmak zorundadır. Yazılı olmayan devirler hükümsüzdür. Temlik işlemiyle asıl alacakla birlikte ona bağlı fer’i haklar (teminat, faiz, yenilik doğuran haklar vb.) da büyük oranda devralana geçer. Örneğin, ileride işleyecek faizler ve cezai şartlar da sözleşme hükümlerine göre devralana intikal eder. Temlik anında kesinleşmiş bir senet veya belge varsa, devreden bu evrakı devralana vermek ve borçluyu bilgilendirmekle yükümlüdür (TBK m.190).
Kural olarak, bütün alacaklar temlik edilebilir. Böylece hâlen iktisap edilmiş (kazanılmış) bir alacak kadar ileride iktisap olunacak bir alacak da; keza muaccel bir alacak kadar bir vadeye veya şarta bağlanmış olan alacaklar da temlik olunabilir. Alacağın hukukî muameleden, haksız fiilden, sebepsiz zenginleşmeden veya doğrudan doğruya kanundan doğmuş olmasının da bir önemi yoktur (Hukuk Genel Kurulunun 21.03.2019 tarihli ve 2017/11-2630 E., 2019/328 K.).
Devir konusu alacak ölünceye kadar bakma (vefa) gibi kanundan doğan bazı alacaklar ile işçi ücreti gibi özel düzenlemeyle saklı tutulan alacaklar bakımından yasaklanmıştır. Öğretide ayrıca, bir eşin diğerine aile bütçesine katkı dolayısıyla olan alacağı, henüz gerçekleşmemiş nafaka alacakları, vekilin müvekkiline karşı üstlendiği edim gibi hususlar da temlik edilemez sayılmıştır.
Tasarruf yetkisi de zorunludur: Örneğin alacak haczedilmişse ya da üzerinde kısıtlılık varsa temlik, tasarruf yetkisinin olmaması nedeniyle geçersizdir.
Temlikte kısmi devir mümkündür: Alacağın tümü veya bir kısmı devredilebilir. Ancak kısmi temlik sadece alacak bölünebilir ise geçerlidir. Bölünebilen hâllerde, alacağın bir kısmı temlik edilip kalan kısmı elde tutulabilir. Tam temlikte ise tüm alacak ve fer’i haklar devralana geçer.
Borçlu tarafında, temlikin etkisi şudur: Borçlu eski alacaklı yerine yeni alacaklıya ifa etmekle yükümlü hale gelir. Ancak borçlunun elinde eski alacaklıya karşı sahip olduğu tüm savunma ve defiler, devri öğrendiği anda devralana karşı da ileri sürülebilir. Örneğin geç ödeme cezası, eksiklik, ayıp gibi maddi itirazlar aynen devam eder. Ayrıca, eğer borçlu temlikten habersizken eski alacaklıya iyi niyetle ödeme yapmışsa, bu ödeme borcu sona erdirir. Yani bildirim yapılmadığı sürece “iyi niyetli borçlu eski alacaklıya ifa ederse borçtan kurtulur”.
Temlik şekli ve şartları açısından dikkat çekici hükümler şunlardır: Kanun gereği yazılı şekle tâbi olması (TBK m.184) geçerlilik şartıdır. Ayrıca temlik sözleşmesinin konusu olan alacağın varlığı, temlik tarihi itibariyle mevcut ve belirli olmalıdır. Temlik edenin fiil ehliyetinin bulunması, devre konu alacak üzerinde serbestçe tasarruf yetkisi olması ve şekil şartına uyulması geçerlilik koşullarındandır.
İvazlı (bedelli) veya ivazsız devir arasında garanti sorumluluğu farkı vardır. TBK 191’e göre, alacak bir edim karşılığında devredildiyse devreden, alacağın varlığını ve borçlunun ödeme gücünü garanti eder. Oysa hediye (ivazsız) devri veya kanuni devir durumunda devredenin böyle bir sorumluluğu yoktur. Yargıtay da buna işaret ederek, “Sözleşmede devir yasağına rağmen temlik geçerli şekilde yapılmışsa, devralan kişi borçluya başvuramaz” gibi hükümlerle temlik yasağının sonuçlarına ışık tutmuştur. Öte yandan, bazı Yargıtay kararlarında, devralanın hakkını kazanması halinde borçluya itiraz hakkının kötüye kullanım sayıldığı vurgulanarak, temlik yasağı ileri sürülmemesi gerektiği ifade edilmiştir.
Örnek: Bir inşaat müteahhiti, iş sahibine karşı olan alacağını bir bankaya devrettiğinde, bankanın artık hem asıl alacağı hem de faiz ve teminat haklarını tahsil hakkı olur. Banka dava ederse, borçlu eksiklik, geç ödeme gibi itirazlarını bankaya karşı da ileri sürebilir. Eğer borçlu temlikten habersiz iş sahibine ödeme yapmışsa, bankadan haberi olmadığı sürece borcu sona ermiş sayılır.
DAVA KONUSUNUN DEVRİ
Dava konusunun devri, devam etmekte olan bir davada, davacı veya davalının dava konusundaki hakkı üçüncü bir kişiye devretmesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 125. maddesine göre, dava açıldıktan sonra davalı taraf dava konusunu devrederse, davacı iki seçenek arasından tercih yapar:
Birincisi, asli dava hakkından vazgeçip davayı devralana karşı devam ettirmek;
İkincisi ise davayı devreden tarafa karşı tazminat davasına çevirmektir.
Eğer davacı ilk seçeneği kullanır ve davayı devralan kişiye karşı devam ettirirse, davacı lehine karar çıkarsa hem devreden hem devralan müştereken yargılama giderlerinden sorumlu olur.
Diğer yandan, dava açan (davacı) taraf dava konusunu üçüncü kişiye devrederse, kanun uyarınca devralan kişi gördüğü davada davacı sıfatını kazanır ve dava kaldığı yerden devam eder. Yani davacı değişse de dava konusu ve talep aynı kaldığından, ilam eski haline uygun tanzim edilir; yeni davacı kendi adıyla hüküm alır.
Her iki durumda da mahkeme, devir işlemini kendiliğinden gözetir. Örneğin, dava açıldıktan sonra davalı payına düşen taşınmazı üçüncü kişiye sattığında mahkeme, davacıyı HMK m.125’teki seçenekler konusunda uyararak davayı yürütür. Aynı şekilde, davacı dava konusunu devrettiğinde mahkeme devralanı resen davaya katarak devam eder. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 29.06.2022 tarihli ve 2022/2036 E., 2022/4618 K.,sayılı ilamında bunun zorunlu usul kuralı olduğunu vurgulamıştır.
Devrin icrası sürecinde, tarafların ve mahkemenin yükümlülükleri şunlardır: Taraflar, devir iradesini ve devirden doğan değişikliği mahkemeye bildirmelidir. Davalı devrettiyse, davacı hangi yola devam edeceğini açıklar; mahkeme de davalı yerine davayı devralan kişiyi taraf yapar. Davacı devrettiyse, yeni davacının, kanun gereği otomatik olarak davacı sıfatına geçtiği kabul edilir ve mahkeme duruşmayı bu kişiyle sürdürür. Her durumda, mahkeme eski davacı/davalı yerine yeni kişiyi davaya dahil ederek karar verir.
Örnek: Bir tapu iptali davasında davacı malik, dava açıldıktan sonra taşınmazı başkasına sattıysa, mahkeme yeni maliki usulüne uygun şekilde davaya dahil eder ve davayı bu kişinin huzurunda sürdürür. Eğer davalı taraf sattıysa, davacıya dava konusunu devralana karşı sürdürme ya da eski davalıya tazminat davasına çevirme seçenekleri sunulur.
BENZERLİKLER VE FARKLILIKLAR
-Taraf Değişikliği: Her iki işlemde de devreden yerine devralan geçer. Alacağın temlikinde eski alacaklı yerine yeni alacaklı alacak hakkını sürdürür; dava devrinde ise davacı veya davalı sıfatı yeni kişiye intikal eder. Böylece, her iki durumda da taraflardan biri değişse de mevcut hak ve yükümlülükler yeni kişiye yöneltilir.
-Rıza ve Yasal İzin: Alacak devri için borçlunun rızası gerekmez (istisnaları hariç). Dava konusunun devrinde de diğer tarafın izni aranmaksızın taraf değiştirebilir; süreç HMK 125 uyarınca yürütülür. Her iki yöntemde de devir işlemi, kanun veya sözleşmeyle engellenmemişse serbestçe yapılabilir.
-Konunun Niteliği: Alacak devri, esas borç ilişkisinden doğan alacak hakkının tamamını veya bir kısmını devreder. Dolayısıyla devralan, alacak için yeni bir dava açabilir veya mevcut davasına devam edebilir. Oysa dava devrinde sadece dava süreci devredilir; devredenin dava konusu hakkına ilişkin tüm kayıtları aynen geçer, ama yeni kişi sadece mevcut davayı sürdürebilir. (Yani dava devriyle dava değeri, hukuki talep vs. değişmez, sadece taraf değişir.)
-Zamanlama: Alacak devri, dava açılmadan önce veya dava sırasında her zaman yapılabilir; gelecekte doğacak alacaklar bile şartlar uyuyorsa devredilebilir. Dava konusunun devri ise ancak dava açıldıktan sonra mümkündür (HMK 125 hükmü, dava açıldıktan sonraki durumu düzenler).
-Şekli: Alacak devri kesin geçerlilik için yazılı şekle tabidir. Davanın devri için yasada özel bir şekil şartı yoktur; uygulamada tarafların bildirimli dilekçe ile mahkemeye haber vermesi yeterlidir.
-Devralınan Haklar: Temlikte devredilen alacakla birlikte faiz, teminat, rüçhan gibi yan haklar da devralana intikal eder (devredenin kişisel nitelikte olmayan hak ve öncelikleri de geçer). Dava devrinde böyle ek fer’i hak devri yoktur; devralan sadece devredenin dava konusu isteğine ilişkin haklarına ve taraf sıfatına sahip olur.
-Borçluya Etkisi: Alacak devriyle borçlu yeni alacaklıya ifa etmek durumunda kalır; kendi elindeki defileri aynen korur. Dava devrinde taraf değiştiği için asıl borçlunun durumu değişmez; yeni davacı sadece duruşmada muhatabıdır.
YARGITAY KARARLARI
Son yıllarda Yargıtay, her iki kurumla ilgili ilke kararları vermiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 31.05.2022 tarihli ve 2021/1457 Esas 2022/2954 Karar Sayılı İlamında Alacağın temliki konusunda sözleşmesel bir temlik yasağında takdir yetkisini tartışmıştır. Somut olayda iş sahibinin yazılı onayı olmadan yapılan temliği idare başlangıçta kabul etmiş, bu yüzden Yargıtay, idarenin süreli hâlde yasağı ileri sürmesini “hakkın kötüye kullanılması” saymış ve temlikin geçerli olduğuna hükmetmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18.11.2021 tarihli ve 2018/565 E., 2021/1464 K. sayılı benzer bir uyuşmazlıkta, sözleşmedeki devir yasağına rağmen temlik yapılmışsa devralanın borçludan alacağını talep edemeyeceği (yasağa aykırılık halinde temliğin devralan bakımından geçersiz sayılacağı) sonucuna varmıştır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli ve 2021/49 E, 2021/1139 K sayılı ilamında, temliken tescil davalarında asıl yüklenici (temlik eden) ile arsa sahiplerinin davaya zorunlu dava arkadaşı olduğunu belirtmiştir; yeni alacaklı (temellük eden) lehine hüküm kurulacaksa tüm ilgililerin bir arada yargılanması gerektiği vurgulanmıştır.
Ayrıca Yargıtay 15. Hukuk Dairesin 24.05.2021 tarihli ve 2021/4023 E, 2021/2118 K sayı ilamında, temlik edilen alacağın tüm fer’i hakları devralana intikal ettiği belirtilmiş, borçlunun, devreden alacaklıya karşı ileri sürebileceği tüm defileri yeni alacaklıya karşı da kullanabileceğini hatırlatmıştır.
Dava konusunun devri bakımından Yargıtay, mahkemelerin devir olayını re’sen gözetmesi gerektiğini belirlemiştir.
Örneğin Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 29.06.2022 tarihli ve 2022/2036 E., 2022/4618 K., sayılı ilamında, dava sırasında taşınmazın üçüncü kişiye devri tespit edilince, davacı seçimlik haklarını kullanmazsa bile yeni malikin davaya usulüne uygun katılması ve davaya bu şahısla devam edilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Eğer mahkeme bunu yapmazsa hüküm yetersiz sayılır.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 25.06.2020 tarihli ve 2020/439 E. , 2020/4039 K. sayılı ilamında da benzer şekilde, dava konusu taşınmaz devredildiğinde hakim tarafından davacıya HMK m.125 kapsamındaki hakları hatırlatılması gerektiğini vurgulamıştır. Bu kararlar, dava konusunun devrinin usul ekonomisi ve adil yargılanma ilkesi gereği taraflara resen hatırlatılması ve yeni tarafın katılımının sağlanması gerektiğini göstermektedir.