Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kararlarında Dava Zamanaşımı Hesaplaması
HAGB Kurumunun Hukuki Niteliği
Ceza adalet sisteminde, sanığa ikinci bir şans tanımak ve onu suçtan uzak durmaya teşvik etmek amacıyla çeşitli cezanın bireyselleştirilmesi kurumları yer almaktadır. Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), bu kurumların en önemlilerinden biri olup, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) m.231'de düzenlenmiştir. Bu müessese, sanık hakkında hükmedilen cezanın, kanunda öngörülen denetim süresi (yetişkinler için 5 yıl, çocuklar için 3 yıl) içinde herhangi bir hukuki sonuç doğurmasını engellemektedir. Denetim süresi boyunca sanığın kasten yeni bir suç işlememesi ve yükümlülüklerine uygun davranması halinde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılmakta ve dava düşmektedir.
HAGB kurumu, mahkeme kararı henüz hukuki sonuç doğurmadığı için, erteleme veya takdiri indirim gibi diğer bireyselleştirme mekanizmalarından ayrışır. Ancak, bu hukuki nitelik, özellikle denetim süresi içinde ortaya çıkan sorunlarda karmaşık durumlar yaratabilmektedir. Bu sorunların başında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) m.66'da tanımlanan dava zamanaşımı süresinin hesaplanması gelmektedir. Dava zamanaşımı, suçun işlenmesinden sonra yargılamanın yapılabilmesi için belirlenen süreyi ifade eder ve hukuki güvenlik ilkesinin bir yansımasıdır. Bir yandan sanığın belirsizlik içinde kalmasını önlerken, diğer yandan da adli makamların davayı makul bir sürede sonuçlandırmasını teşvik eden bu kurum, HAGB gibi süreye bağlı bir mekanizmayla birleştiğinde, uygulamada ciddi belirsizliklere yol açabilmektedir. Özellikle denetim süresinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde, HAGB'ye konu olan ilk suçun dava zamanaşımının nasıl etkileneceği, hukuki tartışmaların odağında yer almaktadır.
HAGB ve Dava Zamanaşımının Durması
5271 sayılı CMK'nun 231. maddesinin 8. fıkrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi halinde sanığın beş yıl süreyle denetime tâbi tutulacağı, bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verilebileceği, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı; 10. fıkrasında, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesi kararı verileceği; 11. fıkrasında ise denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde mahkemece hükmün açıklanacağı öngörülmüş, denetim süresinin hangi tarihleri kapsadığı, dava zamanaşımının ne zaman durup ne zaman işlemeye başlayacağı hususlarında açık bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
HAGB kararı verildiğinde dava zamanaşımı süresinin duracağı hususu, kanun tarafından açıkça düzenlenmiştir. CMK m.231/8'e göre, HAGB kararı verilmesi halinde, sanık beş yıllık denetim süresine tabi tutulur ve bu denetim süresi boyunca dava zamanaşımı durur. Bu düzenleme uyarınca, HAGB kararının kesinleşmesiyle birlikte hem denetim süresi işlemeye başlamakta hem de zamanaşımı süresi durmaktadır.
Ancak, bu temel kuralın uygulanması, kararın hukuken kesinleşme şartına bağlıdır. HAGB kararı, ancak istinaf kanun yolunun kullanılmaması veya bu kanun yoluna yapılan başvurunun reddedilmesi durumunda kesinleşir. Bu nedenle, kararın kesinleşmesi için sanığa usulüne uygun bir tebligat yapılması hayati bir önem taşımaktadır. Zira, HAGB kararı sanığa yasal mevzuata uygun bir şekilde tebliğ edilmezse, karar hukuken kesinleşmez. Bu durumda, CMK m.231/8'de yer alan zamanaşımının durması kuralı işletilemez. Yani, HAGB kararı verilmiş olmasına rağmen, dava zamanaşımı süresi işlemeye devam eder. Bu durum, sonradan açıklanan bir mahkûmiyet hükmünün hukuki bir değerinin kalmamasına ve hatta dosyanın zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle düşmesine yol açabilir.
Yargıtay Kararları ve Dava Zamanaşımının Yeniden Başlaması
HAGB'ye konu olan bir davada en sık karşılaşılan hukuki sorun, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde dava zamanaşımının ne zaman tekrar işlemeye başlayacağıdır. Yasal düzenlemede bu konuya ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu boşluk karşısında Yargıtay, yerleşik içtihadıyla bir çözüm geliştirmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 01.03.2016 tarihli ve 2015/3-599 E., 2016/99 K. sayılı kararı bu konuda temel dayanak olarak kabul edilmektedir. Anılan karara göre, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde, dava zamanaşımı süresi, yeni suçun işlendiği tarihte yeniden işlemeye başlar. Yargıtay bu yaklaşımını üç ana gerekçeye dayandırmaktadır:
-Yasal Düzenleme Eksikliği: Kanun koyucu, denetim süresi içinde işlenen suçun kesinleşmesine kadar dava zamanaşımının duracağına ilişkin açık bir hüküm getirmemiştir.
-Kıyas Yasağı: Yeni suçtan verilen mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesinin beklenmesini, TCK m.67/1'deki "izin, karar veya bekletici mesele" olarak kabul etmek, kanunda olmayan bir düzenlemeyi yorum yoluyla getirmek anlamına gelir ve bu durum, kıyasa varan bir yorum teşkil eder.
-Hukuki Güvenlik İlkesi: Yargıtay'a göre, bu yorum, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle oluşacak belirsizliklerin ve "hukuki güvenlik" ilkesini zedeleyici sonuçların bertaraf edilmesi açısından en uygun çözüm yoludur.
Bu yaklaşım, denetim süresi boyunca duracağı öngörülen dava zamanaşımının, kasten işlenen yeni bir suçun işlendiği tarihte kaldığı yerden devam edeceği anlamına gelmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.01.2017 tarihli ve 2014/193 E, 2017/15 K sayılı ilamı “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte dava zamanaşımı süresi yeniden işlemeye başlayacaktır. Anayasanın 38/4 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/2. maddelerinde düzenlenmiş bulunan "masumiyet karinesi" gereğince suçluluğu kanunen sabit oluncaya kadar herkesin masum sayılacağı cihetle, hükmün açıklanabilmesi için denetim süresi içinde işlendiği ihbar olunan kasıtlı suçla ilgili mahkûmiyet kararının kesinleşmiş olması gözetilmelidir.
Buna göre, sanığa atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunun yaptırımı 5237 sayılı TCK'nun 265/1. maddesinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiş, aynı Kanunun 265/3. maddesi uyarınca suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde cezanın üçte biri oranında artırılacağı belirtilmiştir. TCK'nun 66/1-e. maddesi gereğince bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise on iki yıldır. Sanığın suç tarihi itibarıyla onbeş yaşını bitirmiş, ancak onsekiz yaşını tamamlamamış olduğu göz önünde bulundurulduğunda, TCK'nun 66/2. maddesi uyarınca asli dava zamanaşımı süresi 5 yıl 4 ay, kesintili dava zamanaşımı süresi ise 7 yıl 12 aydır. Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 13.06.2005 tarihinde gerçekleştirilen eylemle ilgili olarak 5237 sayılı TCK'nun 66/1-e, 66/2 ve 67/4. maddelerinde öngörülen 7 yıl 12 aylık kesintili dava zamanaşımının, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 19.07.2008 tarihi itibarıyla durduğu, denetim süresi içinde kasıtlı yeni suçun işlendiği 20.09.2008 tarihinde yeniden işlemeye başladığı ve önceden işleyen süre ile sonradan işleyen süreler birbirine eklenmek suretiyle hesaplandığında Yargıtay 5. Ceza Dairesince kamu davasının düşmesi kararının verildiği 30.09.2013 tarihinden önce 14.08.2013 tarihinde gerçekleşmiş bulunduğu anlaşıldığından, Özel Dairece kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” şeklinde dava zamanaşımı, HAGB kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayacağı açıklanmıştır.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 18.06.2025 tarihli ve 2025/4408E., 2025/11197 K. sayılı ilamı, “Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 07.03.2017 tarihli ve 2015/8-268 Esas ve 2017/124 Karar sayılı, 17.01.2017 tarihli ve 2015/15-536 Esas ve 2017/14 Karar sayılı, 01.03.2016 tarihli ve 2015/3-599 esas ve 2016/99 sayılı kararlarında ayrıntıları açıklandığı üzere; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda dava zamanaşımı, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihte durmaya başlayıp, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde yeni suç işlendiği veya denetimli serbestlik tedbiri yükümlülüklerine aykırı davranıldığı tarihte yeniden işlemeye başlayacaktır.
Bu kapsamda inceleme konusu dava dosyası değerlendirildiğinde; sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan iddianame düzenlendiği, sanığın 22.11.2010 tarihinde savunması alınıp hakkında atılı suçtan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği, bu kararın 24.05.2011 tarihinde kesinleştiği, sanığın denetim süresi içerisinde 01.03.2012 tarihinde kasıtlı bir suç işlemesinden dolayı ihbar üzerine hükmün 04.10.2022 tarihinde açıklandığı anlaşılmıştır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesi ile ihbara konu ikinci suçun işlendiği tarih arasında zamanaşımının durduğu, 5237 sayılı Kanun'un 66/1.(e) maddesinde öngörülen 8 yıllık olağan dava zamanaşımının sanığın mahkeme huzurunda savunmasının alındığı 22.11.2010 tarihinde kesildiği, durma süresi de eklendikten sonra, olağan dava zamanaşımının hükmün açıklandığı tarihten önce gerçekleştiği gözetilmeden, davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı bulunmuş olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.” şeklindedir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi 03.06.2025 tarihli ve 2025/2261 E, 2025/5000 K, sayılı ilam, “5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) "Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur." şeklindeki 231. maddesinin son cümlesi uyarınca hükümlü hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 09.12.2015 tarihinden hükümlünün denetim süresini sona erdiren ve 10.05.2018 tarihinde cezası kesinleşen basit yaralama eyleminin gerçekleştiği 04.10.2016 tarihine kadar geçen 9 ay 25 günlük durma süresi 8 yıllık zamanaşımı süresine eklendiğinde zamanaşımını kesen son işlem olan hükümlünün Mahkeme huzurundaki savunmasının alındığı 26.04.2012 tarihi ile hükmün açıklandığı 29.03.2022 tarihi arasında olağan zamanaşımı süresinin gerçekleştiği belirlenmiştir.” şeklindedir
3. Ceza Dairesinin 23.10.2024 tarihli ve 2024/11237 E, 2024/12201 K sayılı ilamı “Suç tarihi itibariyle 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun yargılama konusu eylemi için, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 314 üncü maddesinin üçüncü fıkrası ve 220 nci maddesinin yedinci fıkrası yollamasıyla aynı Kanun’un 314 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca belirlenecek cezanın türü ve üst haddine göre 5237 sayılı Kanun’un 66 ncı maddesinin birinci fıkrasının (d) bendi ve ikinci fıkrası, 67 nci maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkraları gereği 10 yıl olağan ve 15 yıllık olağanüstü zamanaşımı sürelerinin öngörüldüğü; 5271 sayılı Kanun’un 231 inci maddesinin sekizinci fıkrasının son cümlesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden sonra denetim süresi içinde dava zamanaşımı süresinin duracağı, bu itibarla somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 10.05.2013 tarihi ile denetim süresi içinde işlenen suçun tarihi olan 10.09.2014 tarihi arasında zamanaşımı süresinin durduğu gözetildiğinde, suç tarihinden temyiz incelemesi tarihine kadar 15 yıllık olağanüstü zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş olduğu belirlenmiştir.” şeklindedir.
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 19.12.2022 tarihli ve 2022/13220 E., 2022/21077 K. sayılı ilamı, “5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 8. fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması halinde, denetim süresi içinde dava zamanaşımının duracağı ve maddenin 11. fıkrasında, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde mahkemece hükmün açıklanacağı düzenlenmiş olup, duran zamanaşımının, denetim süresi içinde işlenen suçtan dolayı verilen hükümlülük kararının kesinleşmesi koşuluyla suçun işlendiği tarihte yeniden işlemeye başlayacağı, dosya kapsamına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 09.07.2013 tarihi itibariyle duran zamanaşımının kesinleşen sonraki mahkûmiyete konu suçun işlendiği 29.04.2014 günü yeniden işlemeye başladığı belirlenerek yapılan incelemede; 5237 sayılı TCK'nın 67/2-d maddesi uyarınca, sanığın suç ortağı Zeynep Kaplancı hakkında mahkumiyet kararının verildiği 27.05.2013 tarihinde sanık ... için zamanaşımı süresinin kesildiği, durma süresi ile beraber asli zamanaşımı süresinin hesaplanması sonucu hüküm tarihinde zamanaşımının dolmadığı anlaşılmakla tebliğnamedeki düşünce benimsenmemiştir.” şeklindedir
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 09.04.2015 tarihli 2014/35846 E, 2015/26674 K sayılı ilamında zamanaşımı süresinin hesaplanmasında durma süresini HAGB kararının kesinleşmesinden itibaren başlatmakta ve 2. suçtan verilen mahkûmiyet kararının kesinleştiği tarihe kadar sürenin durduğunu kabul etmektedir Karar, “kovuşturma yapılmasına elde olmayan nedenlerle engel olan bekletici meselenin halli gerektiğinden, TCK’nın 67. maddesindeki düzenleme de göz önünde bulundurularak, zamanaşımı süresinin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesinden başlayarak, ikinci suçtan verilen mahkumiyet kararının kesinleştiği tarihe kadar durduğunu kabul etmek gerekmektedir. Hkmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği 13.04.2010 tarihi ile, ikinci suçtan verilen mahkumiyet kararının kesinleştiği 12.06.2013 tarihleri arasında zamanaşımı süresi durduğundan, düşme kararının verildiği 25.02.2014 tarihi itibariyle uzayan zamanaşımı süresinin henüz dolmadığı gözetilmeden, zamanaşımının durduğu süreler hatalı değerlendirilerek düşme kararı verilmesi hukuka aykırıdır.’ şeklindedir.