01 Blog
04-08-25
İş Sözleşmesinin Ölüm Nedeniyle Sona Ermesi - Ölüm Tazminatı

ÖLÜM TAZMİNATI
İş ilişkisi, işçinin şahsına bağlı bir ilişki olduğu için işçinin vefat etmesiyle kendiliğinden son bulur. Bu sonlanma hem kıdem tazminatı hem de Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenen ölüm tazminatı açısından hak sahipleri için bir takım mali sonuçlar doğurur. Bu durumda işverenin veya işçinin mirasçılarının ayrıca fesih bildiriminde bulunmasına gerek yoktur. Bu yazıda, işçinin vefatından sonra gündeme gelen iki temel ödeme türünü sade şekilde ele alacağız.

KIDEM TAZMİNATI
1475 Sayılı İş Kanunu'nun 14. maddesine göre, işçinin vefatı iş sözleşmesinin sona erme nedenlerinden biridir ve kıdem tazminatı ödenmesini gerektirir. İşçinin ölümü halinde kıdem tazminatı tutarı, yasal mirasçılarına ödenir. Kıdem tazminatına hak kazanmak için en az bir yıllık hizmet süresi şartı aranmaktadır. Tazminat, giydirilmiş ücret esas alınarak hesaplanır. Faiz, mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı üzerinden, ölüm tarihinden itibaren işlemeye başlar.

ÖLÜM TAZMİNATI
6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 440. maddesi, işçinin ölümü durumunda işverenin belirli kişilere ödeme yapma yükümlülüğünü düzenler. Bu ödeme, teknik anlamda bir tazminat değildir, çünkü bir zararın giderilmesi amacıyla yapılmaz. Ancak, uygulamada bu ödeme "ölüm tazminatı" olarak adlandırılmaktadır.
Ölüm tazminatı alacaklıları yasal mirasçılar olmayıp, kanunda belirtilen kişilerdir: işçinin sağ kalan eşi ve ergin olmayan çocukları (evlatlık dahil) (18 yaş altı/Medeni Hukuka göre ergin sayılmayan haller), yoksa bakmakla yükümlü olduğu (anne, baba, kardeş) kişilerdir. Mirasçı eş olmak için 4721 sayılı TMK’ya göre resmi nikahlı eş anlaşılmaktadır. Ergin çocukların bedensel, ruhsal, sosyal ve ekonomik durumları ne olursa olsun ölüm tazminatı almaları mevcut düzenleme karşısında mümkün değildir. 4721 sayılı TMK’nın 364. maddesine göre bekar olarak ölen işçinin mirasçıları olarak üst ve alt soylarına kadar gidilmektedir. 

Ölüm tazminatının paylaştırılmasında eşit olarak bölüştürme dikkate alınsa da yasal boşluk 4721 sayılı MK ile mirasın paylaşım esasları dikkate alınacaktır.

Ölüm tazminatına hak kazanmak için belirli bir hizmet süresi şartı yoktur. İşçi, işe başladığı gün bile vefat etse bu ödeme yükümlülüğü doğar. Ödemenin miktarı, işçinin hizmet süresine göre değişir:
-Hizmet süresi 5 yıl veya daha az ise bir aylık ücret tutarında ödeme yapılır.
-Hizmet süresi 5 yıldan uzun ise iki aylık ücret tutarında ödeme yapılır.

Ölüm tazminatının hesaplanmasında, işçinin temel ücreti esas alınır(işçinin son brüt çıplak ücreti üzerinden hesaplanır). Yan haklar (para veya parayla ölçülebilen menfaatler) dikkate alınmaz. Bu ödeme, sosyal sigorta primine tabi değildir.

6098 sayılı Kanunda yer alan uygulama 854 ve 4857 sayılı İş Kanunlarına tabi çalışanlar için geçerli bir uygulama olacaktır.

İşçinin ölümünde kusurlu olup olmaması tazminat miktarını etkilemez. İş sözleşmesinin devam ettiği anda gerçekleşen ölüm, ödeme yükümlülüğünü doğurur. Uzaktan çalışma, deneme süresi gibi iş ilişkisinin türü veya yöntemi ödeme hakkını ortadan kaldırmaz. Ancak henüz işe başlamadan gerçekleşen ölümler için ödeme yükümlülüğü doğmaz. Tazminatın hak sahiplerine ödenmesi mirasçılık sıfatına bağlı değildir; doğrudan hak sahipleri bakımından değerlendirilir.

ALT İŞVEREN DURUMU
Alt işverenle çalışılan durumlarda, alt işverenler değişse bile işçinin hizmet süresi kesintisiz kabul edilirse, ölüm tazminatı miktarı, işe başlama tarihi esas alınarak hesaplanır. Ölüm tazminatından devralan işveren tek başına sorumludur.

Ölüm tazminatı konusunda asıl işveren ile alt işverenin birlikte sorumlu tutulması durumu doktrinde tartışmalı olsa da, Yargıtay'ın genel eğilimi, iş ilişkisi nedeniyle doğan tüm tazminat ve alacaklardan asıl işvereni alt işverenle birlikte sorumlu tutmaktır.

ÖLÜM TAZMİNATININ ARABULUCULUĞA TABİ OLUP OLMADIĞI
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 3. maddesine göre, kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi ya da işveren alacağı ve tazminat davaları ile ilgili uyuşmazlıklarda, dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartıdır. Bu hüküm, 01 Eylül 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. TBK 440. maddede düzenlenen ölüm tazminatı, iş sözleşmesinden kaynaklanan bir tazminat olup, iş hukuku kapsamındaki uyuşmazlıklar arasında yer alır. Dolayısıyla, ölüm tazminatı talepleri de kural olarak arabuluculuğa tabi olduğu düşünülmektedir

Ancak, arabuluculuğun dava şartı olarak uygulanması, uyuşmazlığın tarafların serbestçe tasarruf edebileceği bir konu olmasına bağlıdır (6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, m. 1). Ölüm tazminatı, nispi emredici nitelikte bir hak olup, iş sözleşmesiyle kaldırılamaz veya azaltılamaz, ancak artırılabilir. Bu nedenle, ölüm tazminatı talebinin arabuluculuğa elverişli olduğu ve dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması gerektiği kabul edilmektedir. Özel bir istisna olarak, iş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölümden kaynaklanan tazminat davalarında arabuluculuk şartı aranmaz (7036 sayılı Kanun, m. 3/3). Ancak, TBK 440. maddede düzenlenen ölüm tazminatı, iş kazası veya meslek hastalığı şartına bağlı olmadığından, bu istisnanın dışında kalması nedeniyle arabuluculuğa tabi olduğu değerlendirilmektedir.
Ölüm tazminatı ödeme yükümlülüğü için kıdem şartı aranmaması ve ölümün işyerinde veya işin ifası sırasında gerçekleşmesi zorunlu olmaması nedeniyle bu tazminat talebi arabuluculuğa kapsamında değerlendirilse de zorunlu arabuluculuk kapsamında olmadığı, yani arabuluculuğun ihtiyarî olarak yapılabileceği görüşü de yaygındır. Yargıtay kararlarında ise, özellikle ölüm tazminatının kıdem tazminatından ayrı bir ödeme olduğu ve her iki tazminatın talep edilmesinin mümkün olduğu kabul edilmiştir. Bu görüşe göre ise ölüm tazminatı davalarında arabuluculuk yapılması mümkün olmakla birlikte, zorunlu arabuluculuk kapsamında değildir. Arabuluculuk ihtiyari ve tarafların rızasıyla gerçekleşir. 

YARGITAY İÇTİHATLARI
Yargı kararları, ölüm tazminatının kıdem tazminatından bağımsız ve doğrudan uygulanabilir bir genel kanun hükmü olduğu yönündedir. Aşağıda öne çıkan kararlar özetlenmiştir:

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 08.12.2022 TARİHLİ 2022/12166 E, 2022/16303 K sayılı ilamda  “Müteveffanın davalı işverenin ... ülkesindeki şantiyesinde harita mühendisi olarak 30.07.2018 tarihinde işe başladığını ancak 02.11.2018 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonuca vefat ettiği olayda; davacıların 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 440.maddesi gereği eş ve reşit olmayan çocuklar olmaları ve murisin kıdemi de dikkate alınarak 1 aylık ücreti tutarında bu alacağın hüküm altına alınması gerektiği halde mahkemece hatalı değerlendirme ile ölüm tazminatı alacağının reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Bu nedenle mahkemece hükme esas alınan 30.08.2021 tanzim tarihli bilirkişi raporundaki yapılan hesaplama ve davacılar vekilinin ıslah dilekçesi dikkate alınarak ölüm tazminatının 7.639,29 usd olarak kabulü ile hüküm altına alınması gerekmiştir.” şeklindedir

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 11.10.2021 tarihli ve 2021/9060 E, 2021/14011 K sayılı ilamında, “ Türk Borçlar Kanunu'nun hizmet sözleşmelerine ilişkin düzenlemeleri kural olarak diğer iş kanunlarının uygulama alanı dışında kalan iş sözleşmeleri bakımından geçerlidir. Bunun dışında diğer iş kanunlarında düzenlenmeyen hallere yönelik kuralların da genel kanun olması sebebiyle uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir. Örneğin işçinin kişiliğinin korunması iş kanunlarında düzenlenmemiş olup, Türk Borçlar Kanunu'nun 417. maddesi genel kanunun genel hükmü olarak uygulama alanı bulabilecektir. Yine aynı Kanun'un 440. maddesinde öngörülen ölüm tazminatı, diğer kanunlarda yer verilen kıdem tazminatından ayrı olarak düzenlendiğinden ve hak sahipliği mirasçılık belgesinden ayrı olarak belirlendiğinden, genel kanun hükmü olarak doğrudan uygulanabilecektir.” Şeklindeki ilamla birlikte Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.12.2018 tarihli 2018/5567 E, 2018/20999 K sayılı ilamında, (Karşı oy) yazısından da anlaşılacağı üzere Borçlar Kanunu'nun hizmet sözleşmelerine ilişkin hükümlerinin, diğer iş kanunlarında düzenlenmeyen durumlar için genel kanun olarak uygulanacağını belirtmiştir. Ölüm tazminatı, diğer kanunlardaki kıdem tazminatından ayrı olarak düzenlendiği ve hak sahipliği mirasçılık belgesinden bağımsız belirlendiği için, genel kanun hükmü olarak doğrudan uygulanabilecektir. (Ayrıca bkz; 9. Hukuk Dairesi 31.05.2022 T. 2022/6018E, 2022/6890 K; 9. Hukuk Dairesi 11.10.2021 T. 2021/9484 E, 2021/14004 K)

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesinin 05.03.2020 tarihli ve 2019/2696 E, 2020/657 K sayılı, “4857 Sayılı İş Kanunu'nun özel kanun, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun genel kanun olduğu ve özel kanunda boşluk bulunan hallerde genel kanun hükümlerinin uygulanabileceği tartışmasızdır. Türk Borçlar Kanunu'nun hizmet sözleşmelerine ilişkin düzenlemeleri kural olarak diğer iş kanunlarının uygulama alanı dışında kalan iş sözleşmeleri bakımından geçerlidir. Bunun dışında, diğer iş kanunlarında düzenlenmeyen hallere yönelik kuralların da genel kanun olması nedeniyle uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir. Bu itibarla, Borçlar Kanunu ile getirilen ölüm tazminatının kıdem tazminatından bağımsız bir ödeme olması, özellikle belli bir kıdem şartına bağlı olmadan ölüm tazminatına hak kazanılması ve ödenecek kişi çerçevesinin (hak sahiplerinin) farklı olması nazara alındığında, genel kanun hükmü olarak doğrudan uygulanabileceği anlaşıldığından, ölüm tazminatına karar verilmesi de isabetli bulunmuş; davacı ..... fesih (ölüm) tarihinde reşit olmadığı görüldüğünden, bu davacı yönünden de kabul kararı verilmesinde hata bulunmamış; davalı ..... Yemek'in bu yöne ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.” Şeklindeki kararda 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda düzenlenen ölüm tazminatının, 4857 Sayılı İş Kanunu'nun özel kanun, TBK'nın ise genel kanun olması sebebiyle, kıdem tazminatından bağımsız bir ödeme olarak ve belirli bir kıdem şartına bağlı olmadan doğrudan uygulanabileceğine hükmedilmiştir. Karara konu olayda, vefat eden işçinin eşine ve 17 yaşındaki oğluna hem kıdem hem de iki aylık ücret tutarında ölüm tazminatı ödenmesine karar verilmiştir. Mahkeme, kıdem tazminatı ve ölüm tazminatının birlikte istenebileceği görüşünü benimsemiştir. Ayrıca, ölüm tazminatı hak sahipliğinin mirasçılık sıfatından bağımsız olduğu ve bu tazminatın veraset ilamındaki hisselere göre değil, kanunda belirtilen hak sahiplerine eşit olarak ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.

Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 21.05.2019 tarih ve 2019/1583E, 2019/1456 K sayılı ilamında, “6098 Sayılı Borçlar Kanunda düzenlenen ölüm tazminatından 4857 Sayılı yasa kapsamında çalışan ve kıdem tazminatı ödenen işçinin faydalanıp faydalanamayacağı noktasında bağıtlanmaktadır. Borçlar Kanunu’nun 440. maddesinde işçinin ölümü konusunda özel bir düzenleme getirilmiştir. Bu hükme göre, “Sözleşme, işçinin ölümüyle kendiliğinden sona erer. İşveren, işçinin sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişilere, ölüm gününden başlayarak bir aylık; hizmet ilişkisi beş yıldan uzun bir süre devam etmişse, iki aylık ücret tutarında bir ödeme yapmakla yükümlüdür”. Bu tazminatın Borçlar Kanunu kapsamında belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan işçiler için söz konusu olacağı açıktır. Söz konusu tazminattan yararlanabilecek olanlar mirasçılar olarak değil, “…sağ kalan eşine ve ergin olmayan çocuklarına, yoksa bakmakla yükümlü olduğu kişiler” olarak tanımlanmıştır. Kanunda sözleşmenin türüne göre bir ayırım yapılmamış olup, sözleşmenin türü ne olursa olsun ölüm tazminatından BK kapsamındaki işçilerin (kanunda sayılan) geride kalanları yararlanacaktır. Türk Borçlar Kanunu 440. Maddesinde yer alan ölüm tazminatı, özel nitelikteki iş kanunda yer alan kıdem tazminatından ayrı düzenlendiğinden ve hak sahipliği mirasçılık belgesinden ayrı olarak belirlendiğinden, genel kanun hükmü olarak doğrudan uygulanması gerekmektedir.” Şeklindeki kararda TBK m. 440'ta düzenlenen ölüm tazminatından, 4857 Sayılı İş Kanunu kapsamında çalışan ve kıdem tazminatı ödenen işçilerin de faydalanması gerektiği belirtilmiştir. Kararda, TBK'daki ölüm tazminatının özel nitelikteki iş kanununda yer alan kıdem tazminatından ayrı düzenlendiği ve hak sahipliğinin mirasçılık belgesinden bağımsız olarak belirlendiği için, genel kanun hükmü olarak doğrudan uygulanabileceği vurgulanmıştır.
 

WhatsApp Icon