01 Blog
26-09-25
Makul Sürede Yargılanma Hakkı ve İhlali


Makul sürede yargılanma hakkı, adil yargılanma hakkının ayrılmaz bir parçasıdır. Anayasa’nın 36. maddesi ve AİHS’in 6/1. maddesi bu hakkı güvence altına alır. Ancak geçmiş dönem istatistiklerinde, AYM’ye yapılan bireysel başvuruların büyük çoğunluğunun kabul edilemez bulunduğunu göstermektedir. Bu yazıda, makul sürede yargılanma hakkının ihlaline ilişkin kriterleri, başvuru koşullarını ve tazminat örneklerini ele alacağız.
Makul sürede yargılanma hakkı, bir davanın makul bir süre içinde sonuçlandırılmasını talep etme hakkıdır. Anayasa’nın 141. maddesine göre, davaların “mümkün olan süratle” sonuçlandırılması yargının görevidir. Bu ilke, HMK (m.30), CMK (m.190)ve İdari Yargılama Usul Kanunu (m.49)’nda da düzenlenmiştir. Bir yargılamada adil yargılamanın tüm unsurları bulunsa bile dava, makul sürede görülmemiş ise adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş olur.

Uzun süren yargılamalar için makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilenler için 7499 Sayılı kanunun 24. Ve 28. Maddeleri ile 02.03.2024 tarihinde 6384 Sayılı Tazminat Komisyonunun Görevleri İle Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Kanuna yeni düzenlemeler eklenmiştir. Uzun süren yargılama süreçlerinden dolayı Adalet Bakanlığı Tazminat Komisyonuna başvurulması gerekmektedir.

KİMLER BAŞVURAMAZ?
-Ceza davalarında mağdur, zarar gören, şikâyetçi veya katılan sıfatına sahip kişiler, yargılamanın uzun sürmesinden dolayı bireysel başvuru hakkına sahip değildir. (AYM Özge Kaya, B. No: 2014/11084, 1/2/2017) (AİHM Perez/Fransa, B. No: 47287/99, 12/2/2004, § 70).
-Sigorta Tahkim Komisyonu kararlarına karşı, devlete atfedilebilir bir kusur veya temyiz incelemesi gibi bir yargısal denetim yolu bulunmadıkça, AYM’ye başvurulamaz. (Muhittin Yeşilmen, B. No: 2016/58665, 10/6/2020,) (Ayrıca baknız İbrahim Arda Gezgin, B. No: 2019/20425, 1/3/2023,) (Mhd Haıtham Almıdanı, B. No: 2018/3885, 19/10/2021) (Sabriye Gören [GK], B. No: 2020/37428, 23/1/2025)

MAKUL SÜRENİN HESAPLANMASI
Başlangıç Anı:

-Hukuk ve İdari Davalar: Genellikle davanın açıldığı tarih.
-Ceza Davaları: Şüphelinin suç isnadından ilk haberdar olduğu tarih (örneğin gözaltı, arama, ifade).
 

Bitiş Anı:
-Komisyona başvuru için kararın kesinleşmesini beklemez. Karar tarihine kadar geçen süre dikkate alınır.
-Kesinleşen davalar için, kesinleşmeden itibaren 1 ay içinde (6384 S.K. m. 5/A- (Ek:2/3/2024-7499/28 md.) Komisyona başvuru yapılmalıdır. 
-İç hukuk yollarının tüketilmesine gerek yoktur.

MAKUL SÜRENİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Makul süre, her davanın kendine özgü koşullarına göre değerlendirilir. Normal davalarda 5 yıl ve üzeri (icra dahil) süren yargılamaların makul sürede olmadığı kabul edilmektedir. Süreler kesin kriter değildir. Örneğin AİHM, 8 yıl 5 aylık bir davada ihlal olmadığına karar vermiştir.

AYM’NİN DEĞERLENDİRME KRİTERLERİ
AYM, makul süre ihlalini değerlendirirken şu kriterleri göz önünde bulundurur:
-Davanın karmaşıklığı
-Başvurucunun tutumu (kusuru olup olmadığı)
-Yetkili makamların tutumu (kusur, yapısal sorunlar)
-Dava konusunun değeri
-Tarafların sayısı
-Yargılamanın niteliği ve derece sayısı
-Delillerin toplanmasındaki zorluklar

Manevi Tazminat Miktarları (Örnekler)

Güncel uygulamada (2022) tazminat miktarları artış göstermektedir. Örneğin 14 yıllık bir hukuk davasında 45.000 TL, 9 yıllık bir ceza davasında 35.000 TL tazminat ödenmiştir.

SANIĞIN TUTUMU VE ETKİSİ
Sanığın ceza davalarında sergilediği tutum ve davranışlar da yargılamada makul sürenin aşılıp aşılmadığı değerlendirilirken dikkate alınmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın yargılama makamları ile aktif iş birliği içinde hareket etmesi bir "zorunluluk" değildir. (Eekle/Almanlya, 1981, pr. 82; Corigliano/İtalya, 1982, pr; 42) 
Sanığın görevleri sadece, kendisiyle ilgili usul aşamalarını yerine getirirken özenli hareket etmesi, davanın uzamasına yönelik taktikler kullanmaktan kaçınması ve iç hukukun öngördüğü yargılamanın kısaltılmasını sağlayacak imkânlardan yararlanması hususlarından ibarettir. (Union Alimentaria Sanders S.A/İspanya, pr.35)
 Bu noktada sanık, yargılama sürecinde iç hukukun kendisine tanıdığı usulü hak ve yetkileri tam olarak kullandığı gerekçesiyle sorumlu tutulamaz ve suçlanamaz. Ancak sanığın usulü hak ve yetkileri kullanmasından kaynaklı gecikmeler de devlete kusur olarak atfedilemez. Diğer bir ifadeyle sanığın yargılamamın uzamasına neden olan iyiniyetli yasal talepleri, makul süre değerlendirilmesi yapılırken dikkate alınmaktadır. Söz konusu iyiniyetli talepler yerine getirilirken geçen süre, makul süre kapsamında hesaba katılmaktadır. Örneğin, sanığın bir davada birden çok avukatla temsil edilmesi nedeniyle duruşmalarda alınan güvenlik önlemleri yargılamayı ağırlaştırmış olsa da bu durum yargılama süresinin uzunluğunu tek başına açıklayan bir unsur değildir. Dolayısıyla sanığın kendisini çok sayıda avukatla temsil ettirmesi tutumu yargılamanın uzun sürmesine gerekçe gösterilemez. (Yağcı ve Sargılı/Türkiye, 1995, pr, 64-66) 

Diğer taraftan sanığın yargılamayı kasıtlı uzatmaya yönelik kötü niyeti talepleri nedeniyle geçen süre, makul süre hesaplanmasında dikkate alınmayacaktır. Örneğin, sanığın yargılamayı uzatmayı amaçlayan ve sistematik olarak yargıçları reddetme şeklinde tezahür eden iyiniyetten uzak davranışları makul sürenin hesaplanmasında dikkate alınmayacaktır. Yine sanığın yargılamadan kaçman, başka bir örnektir. Sanığın bilinçli olarak yargılama makamlarından kaçması durumunda, kaçtığı süre makul sürenin belirlenmesinde hesaba katılmaz. (Girolami/İtalya, 1991, pr. 13) Çünkü sanık kötü niyetli davranışıyla yargılamanın uzamasına neden olmaktadır. (Girolami/İtalya, 1991, 1991, pr. 13; Vayiç/Türkiye, 2007, pr. 44) Dahası sanığın kendisiyle ilgili usulü hak ve yetkileri belirli bir özende kullanmaktan kaçındığı açıktır. 

Bu bağlamda, sanık kaçtığı dönem dışında kalan toplam yargılanma süresinin aşırı olması ve makul süre koşulun karşılamaması durumunda makul sürede yargılanma hakkının ihlaline karar verilebilecektir. Ancak burada sanık yargılamadan kaçmasına makul bir gerekçe getirmesi halinde kaçtığı dönemi içine alacak şekilde makul süre ihlalini ileri sürebilecektir.

VEKALET ÜCRETİ
6384 sayılı Kanun uyarınca oluşturulan Tazminat Komisyonunun verdiği kararların “kesin hüküm” niteliğini taşımadığı, yargı fonksiyonu kapsamında olmadığı, başvuruları inceleme süreci ve uygulayacağı usulün idari nitelikte olduğu, kararlarının idari yargı denetimine tabi olduğu, dolayısıyla Tazminat Komisyonunun, yargısal faaliyet yürüten bir makam veya merci olmayıp Bakanlık bünyesinde kurulan ve sekretaryasını Bakanlığın yürüttüğü bir idari kurul olduğu, başvuruların incelenmesinde başvurucular dışında karşı taraf veya davalı sıfatıyla hiçbir kurum veya kişinin yer almadığı, Komisyonun başvurucunun iddialarını haklı gördüğü takdirde ancak Kanun'da öngörülen şekilde tazminata hükmedebileceği, bunun dışında vekâlet ücreti ile diğer yargılama giderine hükmetme yetkisinin bulunmadığından vekâlet ücretine hükmedilmemektedir. (bkz (Ahmet Doğan [2. B.], B. No: 2014/11359, 16/9/2015, § 46). (S.D. [2. B.], B. No: 2020/31969, 24/10/2024, § 16-18) (A.Ç. ve diğerleri [2. B.], B. No: 2020/33426, 11/12/2024, § 11) 

WhatsApp Icon