Tahkim Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları
Tahkim, özel hukuk uyuşmazlıklarının mahkeme yerine hakemler aracılığıyla çözümü için kritik bir araçtır. Türk hukukunda tahkim sözleşmesi, tarafların iradesini yansıtan temel bir anlaşmadır. Araştırmalar, tahkimin yargı yükünü azalttığını ve ticari uyuşmazlıklarda hız sağladığını gösterse de, geçerliliği katı şartlara bağlıdır.
TAHKİM SÖZLEŞMESİNİN TANIMI
Tahkim, özel hukuk alanına ilişkin uyuşmazlıkların bağımsız ve tarafsız hakemler eliyle ve yargısal yolla çözümü demektir. Tahkimin tanımı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un 412. maddesinin 1. fıkrasında “Tahkim sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır.” şeklinde tanımlanmıştır. HMK m.412'ye göre, tahkim sözleşmesi tarafların sözleşme veya dışı ilişkiden doğan uyuşmazlıkları hakemlere bırakma anlaşmasıdır. 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun 4. maddesinde ise “Tahkim anlaşması, tarafların, sözleşmeden kaynaklansın veya kaynaklanmasın aralarında mevcut bir hukukî ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tümünün veya bazılarının tahkim yoluyla çözülmesi konusunda yaptıkları anlaşmadır.” şeklinde tanımlanmıştır.
Hukuki uyuşmazlık yabancılık unsuru içermiyorsa milli tahkim kurallarına tabi olur. 6100 sayılı Kanun’un 407. maddesinde “Bu Kısımda yer alan hükümler, 21.06.2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununun tanımladığı anlamda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır.” hükmü ile milli tahkimde kriterler belirlenmiştir. Milli tahkime ilişkin hükümler 6100 sayılı Kanun’un 407- 444 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Milletlerarası Tahkim Kanunu, yabancılık unsuru taşıyan ve tahkim yerinin Türkiye olarak belirlendiği veya Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümlerinin taraflar ya da hakem kurulunca seçildiği uyuşmazlıklar hakkında uygulanır. Milletlerarası Tahkim Kanunu’nun uygulanabilmesi için uyuşmazlığın yabancılık unsuru taşıması, tahkim yerinin Türkiye olması gerekmektedir. Milletlerarası tahkime ilişkin hükümler ise 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’nda düzenlemiştir.
Doktrinde, serbest tasarruf edilebilen haklarla sınırlıdır (Akıncı, 2016). Uyuşmazlıklar genellikle mahkemelerde çözülür, ancak taraflar tahkim sözleşmesiyle hakemlere yetki verebilir. Bu, ihtiyari tahkim için geçerlidir; zorunlu tahkim kapsam dışıdır.
TAHKİM SÖZLEŞMESİNİN NİTELİĞİ VE TÜRLERİ
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 13.04.2018 tarihli ve 2016/2 Esas, 2018/4 Karar sayılı kararında “…Yargı, devletin temel fonksiyonlarından biridir ve kural olarak taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözüm yeri mahkemelerdir. Ancak özel hukuka ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde mahkemeler yerine hakemlere başvurulması konusunda sözleşme yapılabilir veya taraflarca bağıtlanan sözleşmelere bu yönde bir hüküm konulabilir (HMK m. 412/2). Özel hukukun taraflara tanıdığı irade serbestisi, kendisini sözleşme yapıp yapmamak, sözleşmenin karşı tarafını ve içeriğini belirlemek noktalarında gösterdiği gibi taraflar arasında çıkmış ve çıkması muhtemel uyuşmazlıkları hakemler eliyle çözmek noktasında da gösterir. Hakem kararı, devlet mahkemeleri tarafından verilen karar gibi bağlayıcıdır. Bu hâliyle tahkim, alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından biridir…” şeklinde belirtildiği üzere hakem kararları bağlayıcı ve kesindir.
Tahkim sözleşmesi, usul hukuku niteliğindedir; yargılama süreçlerini doğrudan etkiler. (YİBK 13.04.2018, E.2016/2-4). Tahkim yargılamasının temelini oluşturan tahkim sözleşmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin bir koşulu ya da ayrı bir sözleşme ile yazılı biçimde yapılabilir.
-Müstakil Tahkim Sözleşmesi: Ayrı bir anlaşma olarak yapılır.
-Tahkim Şartı: Asıl sözleşmeye (örneğin satım veya kira) eklenir, uyuşmazlık doğmadan kararlaştırılır. Ayrılabilirlik ilkesi gereği Tahkim şartı bağımsızdır (HMK m.412/4). Asıl sözleşme geçersizse tahkim devam eder (19 HD. 13.10.2014, 1620/13042). ‘‘Tahkim sözleşmesi esas sözleşmeden bağımsız, ondan ayrı bir anlaşmadır. Tahkim anlaşmasının asıl sözleşmeden ayrılabilirliği, asıl sözleşmede yer alan tahkim klozları içinde geçerlidir. Bu sebeple, tahkim klozunun geçerliliği, esas sözleşmenin geçerliliğine bağlı değildir. Asıl sözleşmenin geçersiz olması tahkim anlaşmasının geçerliliğini etkilemez.’’ (YHGK. 22.02.2012, 11-742/82)
Asimetrik sözleşmeler, bir tarafa üstünlük verebilir (örneğin Kıyı Emniyet sözleşmesi). Yargıtay, eşitlik bozulursa geçersiz saymaktadır, ancak Sigortacılık Kanunu m.30 gibi hallerde kabul etmektedir. Asimetrik sözleşmelerde (örneğin Sigortacılık Kanunu m.30), bir tarafa daha fazla hak tanınabilir, ancak hak arama özgürlüğünü kısıtlamamalıdır
TAHKİM SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK ŞARTLARI
Sözleşme yazılı olmalı, belirli bir hukuki ilişki ve uyuşmazlık içermeli, tarafların tahkim iradesi açık ve kesin olmalıdır. Taşınmaz ayni hakları veya kamu düzenine aykırı konuları kapsamaz.
a-Yazılı Şekil Şartı; İmza veya elektronik imza zorunludur, faks, e-posta geçerli olabilir. (6098 s.TBK m.14-15). (6100 s.HMK m.412; MTK m.4/2) Uyuşmazlıkta tahkim yargılamasına başvurulabilmesi için taraflar arasında tahkim koşulu içeren bir sözleşmenin veya ayrı bir tahkim sözleşmesinin bulunması gerekir. Tahkim yargılamasının temelini oluşturan tahkim sözleşmesi, taraflar arasındaki sözleşmenin bir koşulu ya da ayrı bir sözleşme ile yazılı biçimde yapılabilir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 18.02.2025 tarihli 2025/285 E., 2025/569 K. sayılı ilamında, “Uyuşmazlık, tahkim (hakem) kararının iptali istemine ilişkindir. HMK’nın 412/3 maddesi gereğince tahkim sözleşmesinin yazılı olarak yapılması gerekir. Ancak tahkim sözleşmesinin taraflarca imzalanmış yazılı bir belgeye, taraflar arasında teati edilen mektup, telgraf, teleks, faks gibi bir iletişim aracına veya elektronik ortama geçirilmiş olması durumunda da yazılılık şartının gerçekleştiği kabul edilir. Davaya konu olayda da şirket çalışanı tarafından yapılan mail yazışmalarının şirket yetkilisi tarafından da mail kopyalama yoluyla görüldüğü ve yazışmaların benimsenerek ticari ilişkinin sürdürüldüğü dikkate alındığında artık bu durumun şirket yetkilisinin yazışmaların tarafı olmadığı yönünde ileri sürülmesi Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil edeceğinden davacı tarafın temyiz itirazları yerinde görülmeyerek kararın onanması uygun bulunmuştur.”
b-Hukuki İlişki Varlığı; HMK’nın 412/1 maddesinde tahkim sözleşmesinin tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşma olduğu belirtilmiştir. Tahkim sözleşmesinin yapıldığı sırada uyuşmazlığın bulunması şart olarak aranmamaktadır. Dolayısıyla, geçerli bir tahkim sözleşmesi için taraflar arasındaki hukuki ilişkinin varlığı aranacak olup, sözleşmede doğmuş yahut ileride doğacak muhtemel uyuşmazlıkların belirtilmiş olması yeterli olacaktır.
Tahkim şartı bir sözleşmenin taraflarının bu sözleşmeden kaynaklanabilecek uyuşmazlıkların çözümü hakeme bırakmak hususunda yaptıkları anlaşmadır. Tahkim şartını içeren sözleşme davacı şirket ile davalı M…Corp’a teşmili düşünülemez. Çünkü uyuşmazlıkların mahkemelerde görülmesi esastır. Tahkim sözleşmesi istisnai nitelikte olup sözleşmenin taraflarını bağlar.’’, (19. H.D. 11.03.2004, 2654/2603)
c-Belirli Uyuşmazlık; Uyuşmazlık tanımlı olmalıdır; genel ifadeler yetersizizdir. Taraflarca tahkim sözleşmesi yapılırken tahkime konu yapılacak uyuşmazlığın belirli olması yani uyuşmazlığın hangi hukuki işlemden kaynaklandığının taraflarca bilinmesi gerekir. Belirli bir uyuşmazlık olmadan tahkim sözleşmesinin yapılması mümkün olmayacaktır. Tahkim sözleşmesinde belirlilik ilkesi esastır. Taraflar, aralarındaki uyuşmazlık ile ilgili yargılama devam ederken, önceden yapılmış tahkim sözleşmesi olmasa dahi tahkim yoluna gitme konusunda anlaşma sağlayabilirler.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 11.03.2025 tarihli ve 2024/1071 E, 2025/1519 K, sayılı ilamında; “Somut uyuşmazlıkta taraflar arasında imzalanan 28.04.2020 tarihli sözleşmede yer alan tahkim şartı yalnızca sözleşmeden doğan uyuşmazlıklar için geçerli olup temel ilişkiden bağımsız olan ve esas olarak Borçlar Kanunundan kaynaklanan munzam zarar taleplerini kapsamadığından uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemeler yetkilidir. Hal böyle olunca Mahkemece; 6100 sayılı Kanun'un 439/1 maddesinin (ç) bendi gereğince, hakemin yetkisiz olmasına rağmen yetkili olduğuna karar vermesi nedeniyle, hakem kararının iptale karar verilmesi gerekir” şeklindeki kararda munzam zararın, genel mahkemelerin yetkisine giren tahkim sözleşmesi kapsamında olmayan bir husus olduğuna vurgu yapılmıştır.
d-Tahkim İradesi; Açık ve kesin olmalı; mahkeme yetkisiyle çelişmemelidir. Tahkim şartı veya anlaşmasının geçerli olabilmesi için tarafların, tahkim iradesini açıkladıkları tahkim şartı ya da sözleşmede tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtmiş olmaları zorunludur. Taraflar sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların tümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini kararlaştırabilecekleri gibi sadece bir bölümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini de kararlaştırabilirler. Tarafların aralarındaki uyuşmazlığı tahkime götürmek istedikleri hususundaki iradeleri karşılıklı olarak açık ve kesin olmalıdır. Tahkim sözleşmesinde uyuşmazlık açıkça belirlenmelidir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.04.2025 tarihli ve 2025/225 E, 2025/2164 K sayılı ilamında “…arabuluculuğun maddi hukuka ilişkin olduğu, Mahkemelerde dava açılmadan önce başvurulması gerektiği hatta bazı davalarda arabulucuya başvurulmasının dava şartı olarak düzenlendiği görülmektedir. Tarafların tahkim iradesini açıkladıkları tahkim şartının tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtmiş olması gerekmekte olup öncelikle arabulucuya gidileceğine dair yaptıkları anlaşma nedeniyle sözleşmeye uygulanacak hükümler bakımından kendi içerisinde kesin ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek derecede tahkim şartının düzenlenmediği bu nedenle de tahkim şartının geçersiz olduğu kabul edilmelidir. Hal böyle olunca Mahkemece 01.03.2022 tarihli sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıklar yönünden tahkim anlaşmasının geçersiz olduğu ve hakemin yetkili olmadığı kabul edilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” şeklindedir.
Tahkim yoluna gidileceği belirtilirken, bir taraftan da mahkemeleri ve icra dairelerini yetkili kılan tahkim sözleşmesinin de kesin bir tahkim iradesinden ve tahkim şartından söz edilmeyeceği konusundaki Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 08.11.2023 tarihli ve 2023/1944 E, 2023/3131 K sayılı ilamı ise;” Uyuşmazlık, hakem kararının iptaline ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen Avukatlık Ücret Sözleşmesinin 8 inci maddesinde, ''Taraflar arasındaki, avukatlık sözleşmesi ile ilgili, bağlantılı veya diğer hukuki sebeplerden doğan tüm uyuşmazlıklar (sözleşmenin ihlali, feshi veya geçersizliğine ilişkin uyuşmazlıklar dahil olmak üzere), Türkiye Barolar Birliği Tahkim Yönergesi Hükümleri uyarınca tahkim yoluyla çözümlenecektir.'' düzenlemesinin yer aldığı, 9 uncu maddesinde ise, ''... bu sözleşmeden çıkabilecek uyuşmazlıklarda ... mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir.'' düzenlemesine yer verilmiştir. Tahkim şartının geçerli olması için tahkim şartının tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtilmiş olması gerekir. Sözleşmenin 8 inci maddesindeki tahkim şartında bu sözleşme ve sözleşme ile ilgili, bağlantılı veya diğer hukuki sebeplerden doğacak tüm uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümleneceği kararlaştırıldıktan sonra takip eden maddede ... mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu düzenlendiğinden tahkim şartına konulan bu kayıt tahkim şartını kesin olmaktan çıkartmış ve geçersiz hale getirmiştir.” şeklinde tarafların tahkim şartının uygulanmasından vazgeçmiş olmaları ve tahkim şartına konulan kaydın tahkim şartını geçersiz kılması nedeniyle tahkim şartının uygulanma olanağı ortadan kalkmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/10/2017 tarihli ve 2016/3383 E, 2017/5688 k sayılı ilamında; “…Sözleşme metninde “Hukuki Sorun” başlıklı bölümde “Taraflar arasında bu sözleşme ile doğmuş ve doğacak olan sorunlarda taraflar HMK uyarınca Hakem tayini ile sorunu çözmeyi kabul ve beyan etmişlerdir. Hakem olarak … isimli kişiler oybirliğiyle hakem tayin edilmişlerdir. Hakem ile çözülemediği hususlarda ve hakem kararlarının uygulanması için taraflar yetkili yer yargı çevresini ... olarak tayin etmişlerdir” şeklindeki düzenlemede, taraflar bazı ihtilafların hakem yoluyla çözülmesi konusunda anlaşmaya varmış iseler de, “… hakem ile çözülemediği hususlarda …” denilmek suretiyle, bazı hususların hakem tarafından çözülemeyeceğini kabul etmeleri nedeniyle taraflar arasında tahkim iradesi konusunda tereddüt bulunduğu anlaşılmakla, mahkemece tahkim ilk itirazının reddine karar verilmesi ve işin esasına girilmesi gerekirken davanın usulden reddine karar verilmesi doğru değildir.” şeklindedir.
e-Elverişlilik; Taşınmaz, ayni haklar ve kamu düzeni dışında; kira ve iş uyuşmazlıklarında sınırlı bir kapsama sahiptir. (HMK m.408) Uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözülebilmesi için; tarafların uyuşmazlığın tahkim yolu ile çözümleneceği konusunda anlaşmış olmaları yanında uyuşmazlığın tahkime elverişli olması gerekir. Milli tahkime elverişlilik 6100 sayılı Kanun’un 408. maddesinde “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar tahkime elverişli değildir.” şeklinde düzenlenmiştir. Tahkime elverişlilik, kamu düzenini ilgilendiren bir kavramdır. Uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığının kendiliğinden dikkate alınması gerektiği gibi HMK 'nun m.439/2-g uyarınca iptal sebebi olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.06.2025 tarihli ve 2025/893 E, 2025/3205 k sayılı ilamında “Uyuşmazlık, çatılı iş yeri kirasında kira tespitine ilişkin uyuşmazlıkta verilen hakem kararının iptali istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta kira türünün Çatılı işyeri kirası olup konut ve çatılı iş yeri kiraları bakımından yeni dönem için kira bedelinin belirlenmesi (tespiti) konusunun kiracı lehine emredici hükümle düzenlendiğinden bu düzenlemenin kamu düzeni ile ilgili olduğu, 6098 sayılı Kanun’un 344. maddesinde yeni kira döneminde geçerli olacak kira artışının belirlenmesinde dikkate alınması gereken kriterler ile artış oranına sınır getirilmek suretiyle kira tespitinde tarafların uyuşmazlık öncesinde serbest tasarruf yetkisinin kısıtlandığı, anılan 344. madde uyarınca kira bedelinin belirlenmesi (tespiti) ne ilişkin uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar verilmiştir.” şeklinde kira bedelinin belirlenmesi (tespiti)ne ilişkin uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığı belirtilmiştir.
d-Bağımsızlık İlkesi: Tahkim şartı, asıl sözleşmeden ayrıdır; birinin geçersizliği diğerini etkilemez (HMK m.412/4).
İrade sakatlığı (hata, hile, ikrah) iptal edilebilirlik getirir; ahlaka aykırılık veya ehliyetsizlik kesin hükümsüzlük yaratır. Asimetrik sözleşmeler (bir tarafa üstünlük veren) tartışmalıdır, ancak eşitlik bozulmadıkça geçerli olabilir.
HAKEM KARARININ İPTALİ
6100 sayılı HMK’nın 439 uncu maddesinde yer alan; "Hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabilir. İptal davası, tahkim yeri Bölge Adliye Mahkemesinde açılır; öncelikle ve ivedilikle görülür." şeklinde düzenleme gereğince, Hakem kararlarına karşı yalnız iptal davası açılabilecektir. Aynı maddenin devamında da iptal sebepleri tek tek sayılmıştır. Hakem kararının iptali davalarında iptal sebepleri tahdidi olarak sayıldığından, kararın esası yönünden hukuka uygun ve yerinde olup olmadığının incelenmesi mümkün değildir.
Yargıtay içtihatları ile de Hakem Heyeti kararının esasının, yerinde olup olmadığının, hakemlerin hukuku doğru uygulayıp uygulamadığı gibi hususların Hakem Heyeti kararının iptali davalarında inceleme konusu yapılamayacağı kabul edilmektedir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 22.06.2016 gün, 2016/4931 E., 2016/6886 K.).
Tahkim Merkezi Yönergesinin 8 inci maddesinde ''1-Davalı, cevap dilekçesinde tahkim anlaşmasının varlığı, geçerliliği, içeriği, kapsamı veya uygulanması hakkındaki itirazını ileri sürer. Aksi takdirde davalının yetki itirazı dikkate alınmaz. Cevap dilekçesi sunulmadığında veya cevap dilekçesinde tahkim anlaşmasının varlığı ya da geçerliliğine ilişkin itirazda bulunulduğunda bu husus, Hakem/Hakem Heyeti tarafından karara bağlanır. 2-Hakem/Hakem Heyeti, tahkim anlaşmasının varlığı veya geçerliliğine ilişkin itirazlar da dahil olmak üzere, kendi yetkisi hakkında karar verir. Hakem/Hakem Heyetinin asıl sözleşmenin hükümsüzlüğüne karar vermesi, kendiliğinden tahkim anlaşmasının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmaz." hükmü yer almaktadır. Bu madde kapsamından davalıya gönderilen başvuru dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesine karşın davalı tarafından cevap verilmemesi halinde tahkim anlaşmasının varlığı ya da geçerliliğinin hakem tarafından karara bağlanacağı anlaşılmaktadır.
Hakem Kurulunun, başvuru sonucu ileri sürülen iddia ve savunmaları değerlendirerek, tarafların tüm talepleri hakkında bir karar vermesi gerekir. Maddi hukuka ilişkin konularla ilgili uygulanacak hukuk kurallarının tespiti ve tahlili de hakeme aittir. Somut olayda taraflar arasındaki tahkim sözleşmesinde Hakem Heyetinin uyuşmazlığın çözümünde hakkaniyet kurallarını uygulayacağına ilişkin açık bir düzenleme olmadığından, Hakem Heyetinin somut uyuşmazlığın çözümünde maddi hukuka ilişkin "aşırı ifa güçlüğü - uyarlama" kurallarını uygulayarak bu şekilde çözüme bağlamasında yasal engel yoktur. Uyuşmazlığın maddi hukuk kuralları uygulanarak hakkaniyet ilkesine göre çözümlenmesi maddi hukuk kurallarının uygulanmadığı anlamasına gelmez. Öte yandan uygulanan maddi hukuk müessesesi için Kanun ismi ve madde numarası belirtilmesi de zorunlu değildir.