Zorunlu Arabuluculukta Yetki
ARABULUCULUĞA GENEL BİR BAKIŞ
Medeni usul hukuku, özel hukuktan kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin ilke ve kuralları düzenleyen bir hukuk dalıdır. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde mahkeme yargılaması dışında birçok alternatif çözüm yolu bulunmaktadır. Dava, her ne kadar temel ve geleneksel bir uyuşmazlık çözüm yolu olsa da, uyuşmazlıkların barışçıl yollarla çözümü için en son başvurulması gereken bir yol olarak görülmelidir. Bu doğrultuda, davaya alternatif olarak geliştirilen çözüm yollarından biri de arabuluculuktur.
Arabuluculuk, en genel tanımıyla, uyuşmazlığın tarafsız bir üçüncü kişinin katılımıyla, çeşitli müzakere yöntemleri kullanılarak, tarafların kendi belirledikleri usul ve çözümlere göre çözüldüğü bir yöntemdir. Hukukumuzdaki temel düzenleme olan 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu (HUAK) m. 2/b'de arabuluculuk, sistematik teknikler uygulayarak tarafları bir araya getiren, onların birbirlerini anlamalarını sağlayan, çözüm üretemedikleri takdirde öneride bulunabilen, uzmanlık eğitimi almış, tarafsız ve bağımsız bir üçüncü kişinin katılımıyla yürütülen bir uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak tanımlanmıştır.
Başlangıçta gönüllülük esasına dayanan ihtiyari bir yol olan arabuluculuk, zaman içinde yürürlüğe giren düzenlemelerle birlikte zorunlu hale gelmiştir. Hatta son düzenlemelerle birlikte, zorunlu arabuluculuğun neredeyse kural haline geldiği yönünde eleştiriler de bulunmaktadır. HUAK'ın "Dava Şartı Olarak Arabuluculuk" başlıklı 18/A maddesi, arabuluculuğun dava şartı olarak düzenlendiği hallere ilişkin genel bir hüküm içermektedir. Bu makalede, bu kapsamda yer alan zorunlu arabuluculukta yetki konusunu ele alacağız.
YETKİLİ ARABULUCULUK BÜROSU NASIL BELİRLENİR?
Zorunlu arabuluculuk süreci, tıpkı davada olduğu gibi, bir başvuru üzerine başlar. Dava açabilmek için, davacının öncelikle arabuluculuk faaliyetine başvurmuş ve bu başvuru sonunda anlaşmaya varılamamış olması gerekir. Bu başvuru, uyuşmazlığın konusuna göre yetkili mahkemenin bulunduğu yerdeki arabuluculuk bürosuna, büro kurulmayan yerlerde ise görevlendirilen yazı işleri müdürlüğüne yapılır. Bu durum, zorunlu arabuluculuk başvurusunda yetki kuralının, yetkili mahkemenin belirlenmesi için kabul edilen yetki kuralı ile paralel olduğunu göstermektedir.
Yetkili arabuluculuk bürosunun belirlenmesi için, öncelikle mahkemelerin yetkisine ilişkin kurallara bakmak gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 6'ya göre, genel yetkili mahkeme, davalının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Dolayısıyla, zorunlu arabuluculuk başvurusunda da, başvuru sahibi (ileride davacı olacak), karşı tarafın (ileride davalı olacak) başvurunun yapıldığı tarihteki yerleşim yerindeki arabuluculuk bürosuna başvurmalıdır.
6100 sayılı HMK'da genel yetki kuralının yanı sıra birçok özel yetki kuralı da bulunmaktadır ve bunların bir kısmı kesin yetki kuralıdır. Yetkinin kesin olmadığı durumlarda, davacı hem genel hem de özel yetkili mahkemelerde dava açmakta serbesttir. Ancak, zorunlu arabuluculukta durum farklıdır. Arabuluculuk bürosunun yetkili olup olmadığı, arabulucu tarafından kendiliğinden dikkate alınmaz; yalnızca karşı tarafın itirazı ile gündeme gelebilir. Bu nedenle, zorunlu arabuluculuk başvurusunda, başvuru sahibi kesin yetki kuralına tabi olan uyuşmazlıklarda bile genel veya özel yetkili mahkemelerin bulunduğu yerdeki arabuluculuk bürolarına başvurabilir. Ancak bu durumda, karşı tarafın yetki itirazında bulunma hakkı olduğunu unutmamak gerekir.
Özel kanunlarda zorunlu arabuluculuk bürosunun yetkisine ilişkin düzenlemeler yapılmışsa, öncelikle bu özel düzenlemelere göre yetkili büro belirlenir. Örneğin, İş Mahkemeleri Kanunu (İMK) m. 3/5'e göre, iş uyuşmazlıklarında başvuru, karşı tarafın veya birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yerindeki veya işin yapıldığı yerdeki arabuluculuk bürosuna yapılır.
ARABULUCULUK BÜROSUNUN YETKİSİNE İTİRAZ
Arabulucuyu görevlendiren büronun yetkisiz olması durumunda, bu yetkisizlik iddiası ancak karşı tarafça ileri sürülebilir. HUAK m. 18/A, 8'e göre, arabulucu yetki konusunu kendiliğinden dikkate alamaz; karşı taraf, en geç ilk toplantıda yetkiye ilişkin belgeleri sunarak yetkiye itiraz edebilir. Bu düzenleme, yetki itirazının tıpkı yetkinin kesin olmadığı davalarda olduğu gibi, karşı tarafça ileri sürülebilen bir itiraz olduğunu göstermektedir. Hatta zorunlu arabuluculukta yetkisizlik, yetkinin kesin olduğu uyuşmazlıklarda bile sadece karşı tarafça ileri sürülebilen bir itirazdır.
Bu durumun, sürecin uzamasına neden olabileceği düşünülse de, aslında olumlu yönleri de vardır. Arabuluculuk bir yargılama faaliyeti olmadığı için, yetkisizlik sorunu mahkemedeki kadar önemli olmayabilir. Karşı taraf, süreci uzatmak yerine bir an önce sonuçlandırmak isteyebilir. Bu nedenle, yetki itirazı yapılmadığı sürece arabulucunun görevine devam etmesi, sürecin hızlı ilerlemesi açısından daha önemlidir.
YETKİ İTİRAZININ USULÜ VE SONUÇLARI
Yetki itirazı, HUAK m. 18/A, 8'e göre, en geç ilk toplantıda yapılmalıdır. Bu süre hak düşürücü bir süredir. İlk toplantıdan sonra yapılan itirazlar dikkate alınmayacak ve arabuluculuk faaliyeti devam edecektir. Yetki itirazında bulunan taraf, yetkili gördüğü büroyu belirtmeli ve bu itirazı destekleyen belgeleri sunmalıdır. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi Esas: 2019/5607 Karar: 2019/7372 ve 12/12/2019 tarihli kararında, “arabuluculuk yetki itirazında bulunacak taraf; en geç ilk toplantıda, yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerini sunarak adliye arabuluculuk bürosunun yetkisine itiraz edebilir.” şeklindedir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 11.03.2025 Tarih, 2024/15174 Esas ve 2025/2518 Karar Sayılı İlamında, arabulucunun yetkisine itirazın 6325 sayılı Kanun'nun 18/A maddesinde ve 02.06.2018 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 25/4 hükmünde düzenlenmiş olduğu, yetki itiraz dilekçesinde büronun yetkisiz olduğu, İzmir Arabuluculuk Bürolarının yetkili olduğu bildirilmiş olup sözü edilen itiraz dışında 6325 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükmünde sözü geçen yerleşim yeri ve işin yapıldığı yere ilişkin belgelerin sunulmadığı ve sunulduğuna yönelik dosya kapsamında herhangi bir iddia ve ispat olmadığı, bu durumda davacı tarafça arabuluculuk bürosunun yetkisine ilişkin itirazın usulüne uygun şekilde yapılmadığı, usulüne uygun yapılmayan yetki itirazının hukuki değer taşımadığı, dayanak belge sunulmaması nedeniyle yetki itirazına itibar edilmeyerek arabuluculuk görüşmelerinin sonlandırılmasıyla son tutanağın tanziminde usulsüzlük görülmediği gerekçeleriyle İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Usulüne uygun bir yetki itirazı yapıldığında, arabulucu dosyayı derhal ilgili sulh hukuk mahkemesine gönderilmek üzere büroya teslim eder. Yetki itirazı hakkında karar verme yetkisi arabulucuda değildir, bu karar sulh hukuk mahkemesi tarafından verilir. Mahkeme, dosyayı inceleyerek en geç bir hafta içinde yetkili büroyu kesin olarak karara bağlar. Bu karar kesindir ve harç alınmaz.
Yetki itirazına ilişkin kararı verecek olan "İlgili Sulh Hukuk Mahkemesi"nin, arabuluculuk bürosunun bulunduğu yerdeki sulh hukuk mahkemesi olması gerektiği ileri sürülmektedir. Yargıtay'ın kararları da bu yöndedir. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin E: 2021/461, K: 2021/4337, T: 29.03.2021 tarihli bir kararına göre, yetkili Sulh Hukuk Mahkemesi, arabulucunun bağlı olduğu komisyonun bürosunun bulunduğu yerdeki mahkemedir.
Mahkemenin dosya üzerinden inceleme yaparak karar vermesi, başvurucunun hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil edebileceği yönünde eleştiriler de mevcuttur. Ancak, mahkemenin kararının kesin olması, sürecin uzamasını engellemek açısından önemlidir. Mahkemenin bir hafta içinde karar vermesi gerektiği belirtilen süre ise düzenleyici niteliktedir ve bu süreden sonra verilen kararlar da geçerlidir.
SONUÇ
Zorunlu arabuluculuk, uyuşmazlıkların çözümünde dava dışı alternatif bir yol olarak önem kazanmıştır. Bu süreçte yetki konusu, HUAK ve diğer özel kanunlardaki düzenlemelerle netleştirilmiştir. Başvuru, yetkili mahkemenin bulunduğu yerdeki arabuluculuk bürosuna yapılır ve yetki itirazı, arabulucu tarafından kendiliğinden dikkate alınmaz; sadece karşı tarafın en geç ilk toplantıda yapacağı bir itiraz üzerine incelenir. Bu itiraz, sulh hukuk mahkemesince incelenerek karara bağlanır ve bu karar kesindir. Tüm bu düzenlemeler, arabuluculuk sürecinin hızlı ve etkili bir şekilde işlemesini sağlamayı amaçlamaktadır.