Genel olarak tıbbi malpraktis, diğer bir deyişledoktorun tıbbi uygulama hatası; doktorun veya tıp merkezi, poliklinik, hastane vb. sağlık kuruluşlarının bilgisizliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği nedeniyle yanlış teşhis, hatalı tedavi veya eksik bakım hizmeti neticesinde hastanın zarar görmesi olarak tanımlanabilir.
Tıbbi malpraktis (doktor hatası) nedeniyle tazminat davası; hastalığın teşhisi (öykünün alınması, tetkiklerin yapılması vb.), tedavisi (hastaya ilaç verilmesi, ameliyat edilmesi, iğne yapılması vb.) ve hastanın bakımı aşamalarında tıbbi standartlara aykırı yapılan her türlü uygulamadan kaynaklanmaktadır.
Malpraktis Maddi ve Manevi Tazminat Davası Açma Süresi (Zamanaşımı)
Kamu hastanelerine (devlet hastanesi, üniversite hastanesi, araştırma hastanesi veya aile sağlığı merkezi sağlık kuruluşları vb.) karşı idare mahkemesinde hizmet kusuruna dayalı olarak malpraktis nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açılmadan önce, zararın ve doktor hatasının öğrenilmesi tarihinden itibaren bir yıl ve her halukarda olay tarihinden itibaren 5 yıl içinde ilgili idareye yazılı bir şekilde başvurularak maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulması gerekir. (2577 sayılı Kanun m.13). İdarenin tazminat talebini kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde malpraktis nedeniyle tam yargı davası açılmalıdır. İdare, istek hakkında 30 gün içinde cevap vermediği takdirde bu sürenin bittiği tarihte istek reddedilmiş sayılır. İsteğin reddedilmiş sayılmasından itibaren, 60 günlük dava açma süresi içinde doktor hatası nedeniyle tam yargı davası açılabilir (İdari Yargılama Usulü Kanunu m.11). Özellikle belirtelim ki, idareye karşı açılan davalarda ceza hukukundan kaynaklanan uzamış zamanaşımı süreleri geçerli değildir.
Haksız fiile dayalı olarak özel hastane veya doktorlara açılacak malpraktis davalarında zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa ceza davası zamanasşımı hükümleri uygulanır.
Vekalet sözleşmesine dayalı olarak özel hastaneler veya doktorlar aleyhine tüketici mahkemelerinde açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi 5 yıldır.Örneğin, özel hastanede yapılan ameliyat sırasında hastanın bedeninde yabancı madde unutan dotor veya hastane aleyhine açılacak malpraktis davasının zamanaşımı süresi 5 yıldır.
Eser sözleşmesine dayalı olarak özel hastane veya doktor aleyhine tüketici mahkemesinde açılacak malpraktis davalarının zamanaşımı süresi de 5 yıldır (6098 sayılı B.K. m.147/6). Doktorun tıbbi uygulama konusunda ağır kusuru varsa yapılan işlemin niteliğine bakılmaksızın zamanaşımı süresi 20 yıldır (BK m.478). Estetik ameliyat, protez diş yapılması, lazer epilasyon vb. güzellik hizmetleri eser sözleşmesi kapsamında yerine getirilmektedir.
Tıbbi müdahaleden önce hastadan gerekli izin veya onay alınmadan vekaletsiz iş görme gerekçesiyle açılan malpraktis davalarında zamanaşımı süresi 10 yıldır.
Özellikle vurgulayalım ki, sözleşmeye aykırılık gerekçesiyle doktor hatası nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında ceza davası zamanaşımı süreleri uygulanamaz.
Tıbbi malpraktis (kötü hekim uygulaması) kavramı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır:
Tıbbi müdahale, belli ölçülerde risk içerdiğinden hastanın iznine tabidir. Örneğin, ameliyat olmayı kabul etmeyen bir hastanın yararına bile olsa, doktor kendiliğinden hastayı ameliyat kararı veremez. Ancak, izni olsa bile hasta üzerinde doktor tarafından yapılacak her türlü uygulama tıp bilimin genel olarak tanınıp kabul edilmiş, “tıbbi standart” olarak adlandırılan meslek kurallarına uygun olarak gerekli özen gösterilerek yapılmalıdır. Tıbbi standartlara aykırı her türlü tıbbi müdahale malpraktis olarak nitelendirilmektedir.
Tıbbi malpraktis (hekim hatası) kavramı, yerleşik Yargıtay ve Danıştay kararlarında şu şekilde açıklanmaktadır:
Teşhis aşamasında; doktorun hastanın muayenesini eksik yapması, hastaya ilişkin hastalık öyküsü veya geçmiş bilgisinin (anamnezi) hiç veya gereği gibi alınmaması, gerekli tetkiklerin yapılmaması vb. gibi hatalar tıbbi malpraktis olarak kabul edilmektedir. Örneğin, alerjisi olan kişi açısından tehlikeli bir ilaç enjekte eden doktorun, hastaya alerjisi olup olmadığını sormaması teşhis aşamasında gerçekleşen bir malpraktis örneğidir.
Tedavi aşamasında; Yargıtay kararlarına göre, hastalık için gerekli tıbbi müdahalenin hiç yapılmaması, ameliyat sırasında hastanın vücudunda yabancı madde unutulması, yanlış tedavi yöntemi seçilmesi, yanlış ilaç verilmesi, yanlış yere veya hatalı iğne yapılması, hastanın veya müdahale edilecek uzvun karıştırılması, müdahalenin ölçüsüz bir şekilde yapılması, hijyen kurallarına dikkat edilmemesi veya hatalı ameliyat tarzının benimsenmesi tıbbi malpraktis örnekleri olarak kabul edilmektedir.
Organizasyon yükümlülüğü aşamasında; Yargıtay kararlarına göre, hastanın sağlık durumu, hastalığın tipi ve ağırlığına göre dürüstlük ilkesinin (M.K. m.2) zorunlu kıldığı tedbirlerde özensizlik malpraktis olarak kabul edilmektedir. Bu tedbirlerin alınabilmesi için gerekli nitelikli personelin bulundurulması, hastalığın tedavisi için gerekli olduğunda hekimlerin konsultasyonunun (işbirliği) sağlanması gibi hususların sağlık kuruluşu tarafından organize edilmesi gerekir. Organizasyon yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sağlık kuruluşu açısından doktorun teşhis veya tedavi hatalarına ek olarak sorumluluk getirmektedir.
Teşhis, tedavi veya organizasyon aşamalarında yapılan hatalar nedeniyle zarar gören hastanın sorumlular hakkında malpraktis nedeniyle tazminat davası açma hakkı olduğu konusunda kuşku yoktur. Malparaktis (doktor hataları) nedeniyle tazminat sorumluluğunu gerektiren haller açısından özellik arz eden iki hususu da ayrıca vurgulamak gerekir:
Konsültasyon: Zorunlu olduğu halde konsültasyon yapılmaması veya konsultasyona uygun davranılmaması da tıbbi malpraktis nedeniyle tazminat sorumluluğunu doğurur. Konsültasyon, hastanın teşhis, tedavi ve takibi için sorumlu doktorun gerekli gördüğünde diğer uzmanlık alanları ile görüş alışverişi veya işbirliği yapmasıdır. Hekim, konsültasyon yapılması gereken bir noktada ilgili uzman doktora danışmadan hareket etmiş veya konsültasyon neticesinde verilen bilginin gereğini yerine getirmeden tıbbi uygulama yapmış ise, hekimin malpraktis halinde tazminat sorumluluğu doğmaktadır.
Stabilizasyon: Stabilizasyon, hastanın bir istikrar veya dengeye kavuşmasını ifade eder. Stabilizasyon, hastanın maruz kaldığı ve acil servise gelmesine sebep olan tıbbi rahatsızlığının belli ölçüde giderilip vücut dengesinin yeniden sağlanması, rahatsızlığının ilerlemesinin durdurulması, vücut fonksiyonlarının sabitleştirilerek aynı kararda devam edecek hale getirilmesi, daha ileri müdahale gerektiren durumlarda o müdahale yapılıncaya kadar hastaya tıbbi destekte bulunularak hastanın dengede tutulması ve yeni komplikasyonlar doğmasına engel olunmaya çalışılması anlamlarına gelmektedir. Acil servis görevlilerinin, acil bir tıbbi vaka nedeniyle acil servise gelmiş bir hastaya, sosyal güvencesinin olup olmadığını ve diğer özelliklerini nazara almadan stabilizasyonu sağlanıncaya kadar bütün tıbbi hizmetleri sunmaları zorunludur (YCGK-K.2017/278). Hastanın stabilizasyonu sağlanmadan sevk edilmesi veya taburcu edilmesi halinde, doğacak olumsuz sonuçlar tıbbi malpraktis (doktor hatası) nedeniyle tazminat sorumluluğunu gerektirecektir.